Ana içeriğe atla

SONBAHARDA AÇAN ÇİÇEK

Her deminde koku var mevsimlerin, her anında bir hatırası var gelişlerinin mutlak bir değer de ölçüşüyorlar birbirleriyle. O kadar masum ki her mevsim; öbürlerinden ayrı; farklı bir havası var hepsinin, tek tek baktığında mevsımlere ve tadını çıkarıdığında anlıyorsun bu farklılığı. Hepsinin tenine dokunuyorsun aslında  her gelişlerinde. Kimisinin vakti geldiğinde, açtığı çiçek mesela… Hepsinin Farkılı bir hissi vardır akıllarda; verdiği koku, akıllarda kalan o güzelliği ve dört mevsimde de burnumuzda hissetiğimiz o güzel mis kokuları… Ne güzel değil mi hatırlamak, anımsamak bu güzellikleri… Küçük şeylerden mutluluk duymak ve tadına varıncaya kadar hissetmek o mutluluğu ve bir an olsun o mutluluktan uzaklaşmamak.
     Öyle bir oluyor ki insan; tadı damağında kalacak güzellikler sunuyor hayat sana… mutluluk doluyorsun birden, huzura eriyorsun. Mesela ilkbahar ; her ilkbaharın gelişinde açar bazı çiçekler; gül,papatya,zambak,menekşe…. Peki ya  yazın; ilkbahar da  açan çiçeklerin hala solmadığı bir mevsimdir yaz mevsimi ve çiçeklere çiçekler eklenen bir mevsimdir ve bu mevsimde özgür hisseder insan kendini, kafası boştur insanın ve rahat düşlere dalabilir insan…
VE işte sonbahar; sabırsızlıkla beklenir aslında bu mevsim belki insanlarda farketmez beklediklerini…. Çiçeklerin solduğu , ağaçların yapraklarını döktüğü mevsimdir sonbahar ama kimse bilmez ki sonbahar mevsimi tüm çiçeklerden daha güzel bir çiçek veriyor doğaya , insanlara…. Sonbahar mevsiminde doğan,yetişen tek bir çiçek vardır ve çok özeldir o çiçek.. 
(merak içinde beklediğinizi hisseder gibiyim) çiçeğin adını söylüyorum size öyle güzel kokuyor ki o çiçek dokundukca
dokunası geliyor insanın.. doyum olmuyor kokusuna ve her çiçek gibi solmuyor ya da her ağaç gibi yapraklarını dökmüyor her mevsim… sandığımız çiçeklerden de  daha uzun süre yaşıyor ve her mevsim varlığını hissettiriyor kendi ocağında..Evet arkadaşlarım bu çiçeğin adı sizlersiniz doğuyorsunuz ve her çiçekten özel bir çiçek olarak ve teninizin kokusu hiç gitmiyor akıllardan…  Merak ediyorsunuzdur şimdi neden sonbahar diye! İnsan her mevsim doğabilir diye… neden sonbaharı seçtim sizlerle paylaşmak isterim…. Sonbahar da yapraklar dökülür, çiçekler solar ve sonbahar çiçeksiz ve kuru kalır.. ama siz arkdaşlarım siz kurumazsınız ve solmazsınız.. insanlar özel yaratılmış çiçeklerdir… beni anlamış olacağınızı düşünüyorum….
     Ve son mevsim olan kış…
 Kışın açan tek bir çiçek vardır. Hikayalerden de duyduğunuzu tahmin ederek söylüyorum… KARDELEN… hercai ile dayanan tek çiçekti hatırlarsınız ve sonunda hercai’ninde dayanamadığı kışı mevsiminin tek kalan çiçeğiydi KARDELEN.. oda mevsiminin özel bir çiçeğiydi… bakın yine bir farkınız var arkadaşlarım.. o sadece mevsimin özel çiçeği fakat siz her mevsimin önemli ve özel  çiçeğisiniz ve en önemlisi ailenizin hiç solmayacak olan ÇİÇEĞİ…(EVLAT)..    
      Hiç büyüdüm ben demeyin; siz hep ailenizİN  gözünde küçük ve açılmamış bir çiçek gibi kalıcaksınız. Saf , temiz ve kokusu hiç tükenmeyen bir çiçek olarak…
                 
             Ecem yıldız 
                 22/10/ 2009

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YIPRANMIŞ AŞKLAR

Sıkıntılı yılların verdiği bir birliktelik ile ummadığın yerden gelen ses  Sessizce bir çırpınışın gizemi ile uyanırsın sabaha ve ..  Ve yine aynı kavga ve yine aynı çırpınış içinde uyanmak sabaha.  Ne acıdır aslında.. … Anlatmak istediklerini doğru bir şekilde ifade edememek sevdiğine, Anlaşılamamak gün geçtikce içten içe acı çekerek Geleceğe dair umutsuzca yola çıkmak Bir nevi verilen sözlerin arkasında kalamama.. … Nelerin getireceğini bilmeden hayatın ortasına olta atmış Beklemekten başka bir şey değildir yıpranmışlık Sadece aval aval bakmak çoğu zaman.. Kendini anlatamamak… …  Duygusal bağların git gide kopması şimdi.  Ellerin kelepçelenmiş .. ne farkı varki?  Konuşamamaktan anlatıp da anlaşılmamanın….  Ne kadar dil döksende , ne kadar karamsarlığa düşssende  Anlaşılabilmek için yıpranmıştır aşk…        Kıvranarak daha nereye kadar sürdürebilirsin , zamanını çalmak...

KÜÇÜKLÜĞÜMDEN BERİ

Kırmızı renkte bir bisikletim vardı önceleri Zevk ile biner eğlenirdim Herkes imrenirdi o zamanlar Bir iç çekerdi arkadaşlarım Can atarak izin isterlerdi benden Bir tur atabilmek en büyük zevkleriydi. Kiminin hali vakti yerinde değildi Ve ben paylaşmayı severdim küçüklüğümden beri Güler yüzle istenilen arzuları yerine getirirdim En önceleri, hep kırmızı bir bisikletim olsa diye Hayalini kuran benden bir yaş küçük olan  ALİ’ ye  içtenlikle verirdim o küçük kırmızı bisikletimi Yüzü öyle güzel gülerdi ki, anımsardım O gülüşleri küçüklüğümden beri Severdim insanları , sayardım şimdi ki gibi Tebessüm ederdim etrafa anımsardım benden güçsüzleri Ve hep derdim ki, şimdi  olduğu gibi Benden ve bizden güçsüzleri güçlü kıl yaradan Duamı esirgemezdim  küçüklüğümden beri Anımsarım güçsüzü,yetimi . Kırmızı renkte bisikletim vardı önceleri Belki de hayatımda o sağladı başarılı olabilmemi İnsanları sevmeyi, insanları saymayı o öğretti En önemlisi paylaşımcı olmayı o öğretti ...

KAR’A ÖZLEM

Özlemini duyduğum o kar yağmıyor şimdi Şubat’ın son haftasında oynadığım kar ‘ın Ahenk uyandırışı kalmış sadece aklımda Göz alıcı beyazlık yok artık etrafta Farklı iklimlerin içerisinde kalmak Çoğu zaman eksiklik katıyor hayatıma Oysa daha on beşimdeyken ben Ne kardan adamlar , ne kar topları yapardım Her yer cıvıl cıvıl çocuk sesleri ile doluydu Memleketin o soğuk gecelerde   verdiği Sıcacık duygu bambaşkaymış oysa… Kış mevsimini fazla yaşamayan yerdeyim şimdi Taa.. on yedimde gelmişim Eksikliğini keşfettiğim kar’ın Yokluğu farkediliyor, yaşayışımda Önceleri bulutların yağdırışı kar’ı İzlettirişi ,ve mana bulmak Yere dökülen her kar tanesinde Cama baktığında, buğulanan bir düş Elini attığında; tertemiz bir sayfa Tadamıyorum bunları şimdi Eksiklik var yaşamımda sanki Buğulu bir cama sevdiğinin adını yazmak misali Ya da arkdaşına şakacık yapmak için Atılan bir kar topu ; özlemim şimdi Kıbrıs’ın bende eksikliğini hissettiğim yanı Özlemini duyduğum yağmayan o kar’ı   ...